Baş Hesap Uzmanı ve önceki dönem Gelir İdaresi Daire Başkanı Sayın Nazmi Karyağdı’nın “Devreden KDV’lerin İadesi İçin Bitmeyen Bekleyiş (https://vergialgi.net/devreden-kdvlerin-iadesi-icin-bitmeyen-bekleyis) ” yazısını okuyunca pek fazla kimsenin bilmediği/dikkat etmediği bir gerçekle karşılaştım.

Yazıda yer alan tespitlere göre, 31.12.2017 tarihi itibariyle, Türk vergi mükelleflerinin kamudan/Devletten 167 milyar Liralık KDV alacağı oluşmuş; fakat bu tutar, yıllardır ısrarla mükelleflere iade edilmiyormuş/ödenmiyormuş.

Yani,

“vergi mükelleflerinin, müşterilerine sattıkları mal ve hizmetler için tahsil ettikleri KDV tutarları, kendilerinin aldıkları mal ve hizmetler için ödedikleri KDV’lerden az”

ya da

“vergi mükelleflerinin, kendilerinin aldıkları mal ve hizmetler için ödedikleri KDV’ler, müşterilerine sattıkları mal ve hizmetler için tahsil ettikleri KDV tutarlarından fazla” olduğu için,

daha fazla KDV ödemişler; buna karşın daha az KDV tahsil etmişler, aradaki fark kadar da Devletten alacaklı hale gelmişler.

Yazıda yer alan diğer bir tespite göre, bu alacak tutarına, her yıl yaklaşık 5 milyar TL. ilave olduğu için, 2020 sonu itibariyle bu alacağın toplamının, 180 milyar TL.’yi geçmiş olması gerekiyor.

Devlet kendi borcu olan bu tutara, herhangi bir faiz de işletmediği için, vergi mükellefleri, gerçek işlemleri nedeniyle, birikmiş olan bu parayı alamadıkları gibi Devleti, sıfır faizle finanse etmiş oluyor. KDV’nin 34 yıldır hayatımızda olduğunu ve KDV iadesinin 34 yıldır yapılmadığını dikkate aldığımızda, bunun ne denli önemli ve büyük bir sorun olduğu anlaşılabilir. Nazmi Bey, yerinde bir tespitle, bu sorunun “halkın parasının çarçur edilmesine fırsat vermeden” çözülmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Bu yazımda, milyonlarca vergi mükellefi KDV iadesi alamadığı halde, imtiyazlı bir mükellef ve aynı zamanda bir kamu kurumunun nasıl KDV iadesi aldığından bahsedeceğim.

Bildiğiniz gibi Türkiye’de, spor bahisleri (İddaa/Spor Toto), Milli Piyango Oyunları ve At Yarışı olmak üzere temelde 3 tip şans oyunu oynatılmaktadır.

Bu oyunlardan en popüler olanı ve şans oyunları pazarında en büyük paya sahip olanı spor bahisleridir (İddaa/Spor Toto). 22 Mayıs 2021 tarihli ve “Pandemi Koşullarında Şans Oyunları” başlıklı yazımda bahsettiğim gibi, spor bahisleri (İddaa/Spor Toto) 2019’da 28 milyar TL; 2020 sonu itibariyle 65 milyar TL. civarında hasılat/ciro gerçekleştirmiştir.(Pandemi Koşullarında Şans Oyunları)

Ortaya çıkan bu 2 kattan fazla büyümenin nedeni ise, yine söz konusu yazımda bahsettiğim gibi, 29.08.2019 tarihinde oynatan yapı/şirket, oyun portföyünde vb. ciddi bir değişim yaşanması, ikramiye dağıtım oranının net % 50’den net % 70’e çıkarılması ve “canlı bahis” gibi yeni oyunların piyasaya sürülmüş olmasıdır.

Bu değişiklikler kendiliğinden veya bir ticari kararın sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Temel nedeni, 2018 yılında 7146 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik sonucunda 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 4 üncü maddesinde yapılan değişiklik ve aynı Kanuna eklenen “Ek Madde 1”dir.

Şöyle: Türkiye’de bütün şans oyunlarında, şans oyununu düzenleyen Kurumun oyunculara/iştirakçilere dağıtabileceği ikramiye, bir üst sınırla limitlenmiştir. Yani, şans oyununu tertip eden Kurum, istese de bu Kanun’da belirlenen oranın üzerinde ikramiye dağıtamaz. Kısaca, “şans oyunlarında kasanın hep kazanacağı” kuralı Türkiye’de bizatihi Kanun’da yazmaktadır.

Örneğin, Türkiye’de spor bahislerinde (İddaa/Spor Toto) dağıtılabilecek ikramiyenin üst sınırı kabaca net % 70’tir. (5602 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde % 83 yazmakta ise de, % 83 brüt hasılat üzerinden değil, KDV düşüldükten sonra net hasılat üzerinden hesaplanır. Yani 100 TL’nin % 83’ü değil, 100 TL’nin % 18’lik KDV düşüldükten sonra kalan tutarı olan 84,74’ün % 83’ü; bu da yaklaşık net % 70’ denk gelir.)

İşte bu net % 70 olarak belirttiğimiz ikramiye dağıtım oranı üst limiti, 2018 yılındaki değişiklik öncesinde % 50’ydi.

Kanunla bu oran % 50’den % 70’e çıkarılınca; yani bu oran, Türkiye’de spor bahislerini (İddaa/Spor Toto) düzenleyen kamu kurumu olan Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’nın cebinden çıkınca, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’nın bu gelir kaybını sübvanse etmek; hatta performansa dayalı olarak ortaya çıkan gelir fazlasının paylaşımı için KDV iadesi yolu açıldı.

5602 sayılı Kanun’a eklenen “Ek Madde 1”le, “Spor Toto Teşkilat Başkanlığı tarafından içinde bulunulan yılın ilgili ayında beyan edilip ödenen katma değer vergisi tutarından, bir önceki yılın aynı ayında beyan edilip ödenmiş olan katma değer vergisi tutarının Orta Vadeli Programda (OVP) ilgili yıl için belirlenen nominal ekonomik büyüme tahmini oranında artırılmasıyla bulunan tutarın çıkarılmasından sonra kalan tutarın, ödemeyi takip eden beş iş günü içinde ilgili vergi dairesi tarafından Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’na red ve iade edilmesi” sağlandı. Bu konuda bir Cumhurbaşkanı kararı da yayımlandı.(şu linkten kararı okuyabilirsiniz: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/ 2019/08/20190828M1-1.pdf)

Kısaca Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, örneğin 2019 yılının Ekim ayında 100 TL. KDV öderken, 2020 yılının Ekim ayında 230 TL. KDV ödemişse (ki hasılatında 2,5 kata yakın bir büyüme gözükmektedir.), 100 TL, OVP’deki % 5’lik büyüme hedefiyle büyütülüp 105 TL. tutarına ulaşılmakta ve 230 TL’den arta kalan tutar olan 225 TL. Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’na red ve iade edilmektedir. (Kolay anlaşılması için rakamları küçük ve basit tuttum; 65 milyar TL. hasılatın yaklaşık 10 milyar TL.’si KDV olduğu için bu red ve iade sürecindeki rakamlar milyarlarca TL. seviyesindedir.)

Dolayısıyla Türkiye’de vergi mükelleflerinin yaklaşık 180 milyar TL.’lik KDV alacağı iade edilmezken, hem de performansa/büyümeye dayalı bir şekilde spor bahislerinden (İddaa/Spor Toto) elde edilen KDV fazlası/büyümesi, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’na red ve iade edilmektedir.

Peki, Red ve İade Edilen KDV, Ne İçin/Ne Amaçla Kullanılmaktadır?

Yukarıda, 2018 yılında yapılan yasal değişiklikten ve “Ek Madde 1”den bahsetmiştik.

Aynı “Ek Madde 1” ve buna bağlı olarak yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı diyor ki: “red ve iade edilen KDV/bututar, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’nca yatırım ve işletme giderleri olarak kullanılır.”

İlgili yönetmeliğe göre ise, “yatırım ve işletme giderleri”

  • Spor kulüplerine ve TFF’ye ödenen paylar,
  • Spor bahislerini oynatan bayilere ve Başbayiye ödenen komisyon ve primler,
  • Bakanlığa ödenen pay ve
  • Diğer yatırım ve işletme giderlerinden oluşmaktadır. (bu “diğer” başlığını teker teker yazmak mümkün değildir; futbol ligi isim ve forma sponsorluklarından, halı sahalar, spor tesisleri, stadyum yapımına kadar birçok faaliyet sıralanabilir.)

Doç. Dr. Murat Batı Hoca’nın “Deprem Vergisi mi, Deprem Fonu mu?” başlıklı yazısında dikkat çektiği gibi, esasında vergi ve bütçe teorisine göre, “genel bütçeye doğrudan gelir kaydedilen vergiler hazinenin havuzuna aktarılır ve yine bu vergiler toplandığı yer ya da konusuna bakılmaksızın Bütçe Kanunu’nun izin verdiği ölçüde her türlü kamu hizmeti için harcanır.” Buna “adem-i tahsis ilkesi” denmektedir ve bu ilke, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 13/g maddesinde “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” şeklinde Kanunlarımızda da yerini bulmuştur. Yani “adem-i tahsis” esasında, tüm kamu kurumları için bağlayıcı temel bir bütçe ilkesidir.(https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/deprem-vergisi-mi-deprem-fonu-mu-1540607)

Dolayısıyla bugün, hem “topladığın vergiyi özel bir kamu hizmetine tahsis etmemen/harcamaman gerekir.” diyen bir Kanunumuz; hem de “topladığın vergiyi sadece şu hizmetlere harcayacaksın” diyen bir başka Kanunumuz bulunmaktadır.

Sonuç:

Görüldüğü gibi, 2018 yılında yapılan değişiklikle, hem imtiyazlı bir KDV iadesinin hem de “adem-i tahsis” ilkesine uygun olmayacak bir şekilde bir vergi/harcama tahsisatı imkanı ortaya çıkarılmıştır.

Bu uygulamaların “eşitlik” , “vergi adaleti” ve "bütçe ilkeleri"yle ne kadar bağdaştığı konusunu ise, sizlerin değerlendirmelerine bırakıyorum.

Avukat Atasoy ZER